Meram Tıp Fakültesi Dönem Birincisi Dr. Atakan DENİZ Mezuniyet Konuşması 2021

Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi 34. Dönem birincisi Dr. Atakan DENİZ Mezuniyet Töreni Konuşması 2021

Sayın Rektör yardımcılarım,
Sayın Dekanım,
Saygıdeğer Hocalarım
Değerli Aileler ve
Sevgili Hekim Arkadaşlarım.

Meram Tıp Fakültesi’ nin 34. dönem mezunlarını verdiği mezuniyet törenimize hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz.

Bugün, dünyanın en zor ve bir o kadar da özveri isteyen mesleklerinden olan hekimliğe adım attığımız, acısıyla tatlısıyla geçirdiğimiz 6 yılın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bu gururlu ve coşkulu günde yanımızda olmanızdan çok mutluyuz. Ben de dönem arkadaşlarım adına bu konuşmayı yapmaktan onur duyuyorum.

Daha ilk günlerden primum non nocere yani öncelikle zarar verme cümlesiyle başlayan tıp eğitimimiz, hastalık yoktur hasta vardır, hastalarınıza kendi yakınlarınız gibi önem verin denilerek devam etti. Beyaz önlük giyme törenindeki heyecanımız, hekim olmanın ciddiyetini hissettiğimiz bu günlere kadar artarak sürdü. Bu süreçte hekimliği öğrenmenin usta çırak ilişkisine dayalı olduğunu, hekimliğin de bir sanat ve yaşayış biçimi olduğunu öğrendik.

Çok eski zamanlardan beri saygın ve prestijli meslek olarak görülen hekimliğin eskisi kadar değer görmediğini, zorlu çalışma koşullarının ve hekimin de bir insan olduğu gerçeğinin unutulduğunu görmekteyiz.
COVİD19 pandemisinin hekimlerin öneminin anlaşılmasına vesile olduğu şu günlerde hâlâ bazı kesimler tarafından hekimlerin hedef gösterilmeleri akla ve mantığa uymamaktadır. Yakınlarını aylarca görememe pahasına hastalarına şifada aracı olma yolunda çalışan ve ne yazık ki pandemi döneminde hayatlarını kaybeden tüm hekimlerimize ve sağlık çalışanlarımıza Allah’ tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Son zamanlarda daha fazla gündemimizde yer edinen hekime şiddet olaylarını da sizlerin huzurunuzda kınıyor, ömürlerini bu uğurda adamış hekimlerimizin hak ettiği değerin bu olmadığını düşünüyorum.
Şiddet olaylarının doğal sonucu olarak hekim arkadaşlarımızın uzmanlıkta, hasta ile daha az karşılaşan bölümler seçtiğini görmek çok da şaşırtıcı değil.
Hekimi esas olarak hekimin koruması gerekirken, mobbing uygulayarak hekim arkadaşını istifaya zorlayan meslektaşlarımızın olduğunu bilmek maalesef üzüntü verici.

Her an dikkatimizin ve algımızın, açık ve üst düzeyde olması bizden beklenirken 36 saat usulü mesai ve nöbetlerle çalışmanın da zorlu çalışma koşullarımızı kimi zaman çekilmez hâle getirdiğini hatırlatmak istiyorum.

Son düzenleme ile bir nebze olsun rahatlayan, yine de öneminin tam olarak anlaşılamadığını düşündüğüm intörnlük yılının hocalarımız nezdinde tekrar değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Serviste sekreterlik ve dosya işleri, tetkik isteme ve sonuçlarını çıkartma, hasta taşıma gibi mesleki gelişimimize katkı sağlamayacak işlerle uğraşmak ve hasta doktor hemşire üçgenindeki boşlukları doldurmak yerine, polikliniklerde kıymetli hocalarımızla birlikte hasta takibi yapmayı, reçete yazmayı, tedavi düzenlemeyi ve tartışarak öğrenmeyi daha çok isterdik. İntörn doktorlar asla ucuz iş gücü olarak görülmemelidir.

Eminim arkadaşlarım ve asistan doktorlarımız bana hak verecektir ki binbir emekle yapılmış hastanemizde, stresli anlarımızda kafa dağıtabileceğimiz ağaçlık bir alan, ders çalışmak isteyenin faydalanabileceği bir kütüphane, sabahları yer aramayı gerektirmeyecek bir otopark muhakkak olmalıdır.

Konuşmamın bu kısmında teşekkürlere yer vermek istiyorum.

Yoğun eğitim programımızda her daim bizi destekleyen, tıp fakültesinin bitmek bilmez sınav atmosferini kilometrelerce uzaktan bizlerle birlikte yaşayan, çoğu zaman kendilerine yeterli vakit ayıramasak da her zaman anlayışla karşılayan sevgili ailelerimiz, aslında hep birlikte mezun oluyoruz, emeklerinizin kelimelerle karşılığı olmasa da sizlere teşekkürlerimiz sonsuzdur!

Evlatları olmaktan gurur duyduğum ve desteklerini her zaman yanımda hissettiğim, bana benden daha çok güvenen, motivasyon kaynağım anneme, babama ve kardeşlerime ayrıca teşekkür ediyorum, iyi ki varsınız.

Başarımı anlamlı kılan başta; dostlarım Lutfullah, Enes Furkan ve Veli Çorak ile yakın çevrem ve yurt arkadaşlarım olmak üzere komitelerden intörnlüğe, zor zamanlara birlikte göğüs gerdiğimiz ve anılar biriktirdiğimiz dönem arkadaşlarıma da teşekkür ediyor, kazandığımız dostlukların ömür boyu sürmesini sizlerden özellikle istiyorum. Türlü zahmetlere katlanıp bu mezuniyet programını bizim için hazırlayan ekibe ayrıca teşekkür ediyorum.

İlkokuldan üniversiteye kadar üzerimde emeği olan tüm öğretmenlerime ve nitelikli doktorlar olarak yetişmemiz için, kendisini bir mum misali öğrencilerine adayan, aynı dersi defalarca anlatarak öğretmek için çırpınan, çok değerli fakültemiz hocalarına da huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Sizlere layık olmaya çalışacağız.

Bu başarıda, bizlere yoğunluklarının arasında bir şeyler öğretmeye çalışan asistan abi ve ablalarımızın, muayene etmek için defalarca rahatını bozduğumuz hastalarımızın da payı büyüktür, hepsine teşekkür ediyorum.

Tüm yeni mezun arkadaşlarıma mesleki hayatlarında başarılar ve kolaylıklar diliyorum. Yolumuzu bilim ve vicdanımız aydınlatsın.

Sözlerimi bir Hadisi Şerif ile noktalamak istiyorum.
İki nimet vardır ki, insanların çoğu onların kıymetini hakkıyla takdir edemezler: Onlardan biri sıhhat, diğeri de boş vakittir.
Saygılar ve Teşekkürler.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.